Yıllar önce gittiğim enstitüde namaz ile ilgili okuduğum kitaplardan aldığım notları paylaşacağım demiş ve sadece bir tanesini yazıp bırakmışım. Az önce notlarımı karıştırırken aklıma geldi ve yeni bir tane daha paylaşayım dedim.
“Ey oğulcağızım namazını dost doğru kıl,iyiliği emret, kötülüklerden vazgeçirmeye çalış. Sonra bu emir ve nehiy sebebiyle sana isabet edecek şeylere de sabret. Çünkü bunlar katı surette emredilen işlerdendir.” [Lokman Suresi 17]
Özlemle beklediğimiz güzel günler geldi şükürler olsun. Allah nasip ederse yarın gece teravih namazı başlayacak, sonrası sahur sofraları kurulacak. Rabbim bu sefer hakkıyla geçireceğimiz, dolu dolu yaşayacağımız, bereketli bir Ramazan nasip etsin inşallah. Bu vesile ile size okuyup çok beğendiğim ve canı gönülden uygulamayı istediğim ramazan tavsiyelerini paylaşmak istiyorum:
Üç Aylar, birbiri ardına açılan rahmet ve mağfiret kapıları olan Recep, Şaban ve Ramazan ayını içinde barındıran, Regâib kandiliyle başlayın, Miraç ve Beratle devam eden, bir aydan daha hayırlı Kadir gecesiyle zirveye ulaşan, Ramazan bayramı ile de maddi ve manevi alanda bayrama dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma aylarıdır.
Peygamber Efendimiz sav. şöyle buyurmuşlardır:
“Ey Allah’ım! Recep ve Şabanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana kavuştur.”
Rabbim bu mübarek ayları hakkı ile geçiren kullarından eylesin ve zamanımızı bereketli kılsın, dua ve ibadetlerimizi kabul eylesin inşallah. Gönül ve bedenlerimize ibadet aşkı, evlerimize huzur ihsan etsin.
Ey ol deyince olduran Hayy ve Kayyum olan Mevlam! Bizleri Regâible Sara rağbet eden, Miraç ile yücelten, Berat ile kurtuluşa eren, Kadrini idrak ederek Ramazanın sonunda cenetti hak ederek gerçek bayrama eren kullarından eyle!
Günler su gibi akıp geçerken bir üç aylar mevsimine daha eriştik hamd olsun. Nasip olursa yarın Recep ayının ilk günü. Perşembe de Regaip gecesi, cuma günü de Recep ayının ilk günü. Bu mübarek günlerini oruçlu geçirmek isteyen arkadaşlar unutmasın, bu gece sahur var. İsterseniz ilk üç güne oruçla başlayabiliriz.
Üç aylara kavuşturan Rabbimize hamd olsun, manevi atmosferi dolu dolu yaşamayı nasip etsin Rabbim, bahar ve üç aylarla birlikte ruhlarımız da uyansın inşallah.
Recep ayının ilk gününü ve ilk perşembe gecesi olan Regaip kandilini oruçla karşılamak, ayrıca bu ayların 13-14-15. günleri de oruçla geçirmek çok efdaldir. Yine bu ay ibadetlerimize daha fazla özen gösterip, ilaveler yapmamız gerektiği gibi hassaten her gün bir tespih İhlas suresi okumak da tavsiye edilmiştir.
Efendimiz (sav) ‘in Recep Ayı için tavsiye ettiği tespih:
İlk 10 Gününde 100 kere Sübhanallahil Hayyil Kayyum
İkinci 10 Gününde 100 kere Sübhanallahil Ehadissamed
Bugün mübarek saydığımız ama aslında hüzün günü olan aşura günü. Her yıl mümkün olduğunca uyarmaya çalışıyorum ama hala ısrarla bugün aşure yapmayı ibadet zanneden insanlar var. Evet gelenek olarak kültürümüzde Muharrem ayında aşure pişirip, konu komşuya dağıtmak var. Lakin bu asla ve asla bir ibadet değil, bilakis bugün ibadet diye aşure yaparsanız bidattır. Aşure yapıp bunu akraba ve komşularımıza ikram etmek tabi ki sevap hanemize yazılır. Çünkü misafire ikram etmek sünnet olduğu gibi, paylaşmak insan ilişkilerindeki bağı kuvvetlendirir. Muharrem ayında olduğunu zannettiğimiz olayların pek çoğu farklı zamanda olmuştur. Bu konuyu Faruk Beşer hocamız çok güzel yazmıştı geçen gün. (Linki tıklayarak okumanızı rica ediyorum, önemli bir yazı.)
Hüzün günü dedik, peki neden? Çünkü Hz. Hüseyin ve 70 kişinin şehit edildiği bir gün. Elimizden geldiğince bugünü anlamamız gerekirken, aşureye odaklanıp kalmayalım inşallah. Sevgili ve sayın Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez hocamız bugün için çok güzel bir yazı kaleme almış. Mümkün olduğunca kısaltarak sizlerle paylaşıyorum. (Ayrıca buradan bütününe ulaşabilirsiniz.)
Rabbim bugünü idrak etmemizi nasip etsin inşallah. Bugün çoluk çocuğumuza ikramda bulunmamız, evimize erzak almamız tavsiye edilir. Umuyoruz ki bereket olsun.. Hayırlı cumalar..♥
Fitre, bayram namazı kılınmadan vermekle yükümlü olduğumuz bir sadakadır. Kısaca gözatacak olursak:
“Fıtr sözlükte “orucu açmak”, fıtra da “yaratılış” anlamına gelir. Türkçe’de fitre şeklinde söylenen “fıtır sadakası” dinî bir terim olarak şöyle tanımlanabilir: “Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları malî bir ibadet”tir.”
Abdullah b. Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste fıtır sadakasının, oruçluları gereksiz ve çirkin sözlerinden (günahlarından) arındırmak ve yoksullara gıda temini için farz kılındığı bildirilir (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 17; Müsned, II, 277). Hadisten anlaşıldığına göre fıtır sadakası, oruç tutan müslümanın, oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelenen ibadetinin eksikliklerini tamamlar, aynı zamanda yoksulların bayram sevincine katılmalarını sağlar.
“Kendilerine fitre verilemeyecek kişiler şunlardır: Dinen zengin sayılanlar, fitre yükümlüsünün zevcesi, usulü (ana-babası, dede ve nineleri), fürûu (çocukları ve torunları), bakmakla yükümlü olduğu yakınları. Zenginlik hakkında değişik ölçüler belirtilmiştir; Hanefîler’e göre, artıcı nitelikte olsun olmasın nisab miktarı malı olan kişiye fitre verilemez.
Ne güzel bir gün değil mi? Yeni bir ay olan Temmuz’un ilk günü, mübarek Ramazan-ı Şerif’in son cuması ve aynı zamanda gecesi Kadir gecesi Allah nasip ederse.
Rabbimiz oruç ayı olan Ramazan’dan bahsederken ilk önceliği daima Kur’an-ı Kerim’e veriyor. Yani Ramazan oruç ayından önce aslında Kur’an ayıdır.
Bakara.185:“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.”
Yine idrak edeceğimiz Kadir gecesinden bahsolunan Kadr Suresinde şöyle buyuruyor:
Sulu köfteyi çok seviyorum, akşama ne var sorusunun cevabı sulu köfte ise mutlu oluyorum. Twitterdan takip edenlerin gördüğü üzere iftarda sulu köfte yiyeceğim için heyecan duyabiliyorum. :))
Aslında hayatta mutlu olacak ne kadar çok şey var değil mi, sulu köfte gibi işte. Kimisi için sıradan benim için değil. Olumsuzluklara odaklanmak yerine şükrümüzü artırsak ne kadar güzel olur halbuki.
Neyse efendim konu başka yerlere sapmadan diyeceğim şu ki; sulu köfte bence hem çorba hem ana yemek kategorisine girer. Bu yüzden menüde sulu köfte varsa insan başka ne yapacağını düşünür. Bizim iki gündür soframızda olan menüyü sizlerle paylaşmak istiyorum bu vesile ile.
Gerçekten bu gidiş nereye böyle merak ediyorum.. Hangi gidiş derseniz hemen dökeyim içimdeki dertleri; gün geçmiyor ki kendini ulemadan zanneden bir cahil çıkıp ayetleri çarpıtmasın, gün geçmiyor ki bir diğeri çıkıp sünneti yok saymasın. Sosyal medyanın da kötü yanlarından biri bu işte, İslamı yaşamayanlar, kendi ekmeklerine yağ süren bir zibidi bulunca hemen fenomen ilan edip, peşine takılıyor bu zibidilerin. Allah sonumuzu hayr etsin.
Geçen gün biri çıkmış, Kur’anda namaz çok da fazla geçmiyor, teferruat bunlar, önemli olan adalet diyor. La havle vela kuvvete. Bu tipleri gördükçe dilim dua ve bedduaları peş peşe sıralıyor. Rabbim neslimizi kendi yolundan ve habibinin sünnetinden ayırmasın, böyle zibidilerin de çenesini kapatsın inşallah.
Bize düşen okumak, okumak, daha çok okumak ve okuduklarımızla amel etmek. Biz dinimizi doğru öğrenip, yaşarsak çevremize de en önce davranışlarımızla örnek oluruz. Büyüklerimiz her zaman “hâl” dilinin daha etkili olduğunu söyler.
Az önce biraz meal okuyayım dediğimde içimden Ali İmran suresine bakmak geldi ve 7.-8. ayeti kerimeler sanki gündeme uygun karşıma çıktı. Hemen sizlerle paylaşmak istedim.
“Bu muazzam kitabı sana indiren O’dur. Onun âyetlerinin bir kısmı muhkem (anlamı açık, kesin, ifade ettiği mâna tek) olup bunlar Kitabın esasıdır. Âyetlerin bir kısmı ise müteşabihtir. (manası tam olarak anlaşılması mümkün görülmeyen) Kalplerinde eğrilik olanlar sırf fitne çıkarmak, insanları saptırmak ve kendi arzularına göre yorumlamak için müteşabih kısmına tutunup onlarla uğraşır dururlar. Halbuki onların hakikatini, gerçek yorumunu Allah’tan başkası bilemez. İlimde ileri gidenler: “Biz ona olduğu gibi inandık. Hepsi de Rabbimizin katından gelmiştir” derler. Bunları ancak tam akıl sahipleri düşünüp anlar ve şöyle yalvarırlar: “Ey bizim kerîm Rabbimiz, bize hidâyet verdikten sonra kalplerimizi saptırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı bol olan vehhab Sensin Sen!” (Âli İmrân 7-8)
Şükür sana kavuşturana canım Ramazan! Gelişine sevindiğimiz, gidişini anlamadığımız, seni yaşarken kıymetini bilmediğimiz mübarek ay hoş geldin, safalar getirdin. Hanelerimize bereket, gönüllerimize sürur doldur, seni hakkıyla yaşamayı, hakkıyla oruç tutmayı, hakkıyla fitre vermeyi, hakkıyla iftar etmeyi ve kabul olunmuş ibadetlerle bayrama erişmemizi nasip etsin Rabbim.
Geçtiğimiz pazar günü, severek okuduğum köşe yazarlarından İsmail ağabeyin kaleme aldığı makalenin Ramazanla ilgili kısmını paylaşmak istiyorum sizlerle..
♥ ♥ ♥
“Ramazan, ekran başında ardı arkası kesilmez, uçağı bucağı görünmez ilahiyatçı tartışmalarını dinlemek için gelmez. Takva gibi, zühd gibi, cihat gibi, sabır gibi ‘orucu bozmayan şeyler’i anlatmak dururken geceli gündüzlü ‘orucu bozan şeyler’ konuşulsun diye gelmez.
Bugün Rabbim mübarek üç ayların ikincisi olan Şaban ayının ilk günü. Her zamankinden daha fazla duaya ihtiyaç hasıl olan şu günlerde, içinde bulunduğumuz mübarek zaman dilimini daha iyi geçirmeli, daha çok ibadet ve dua etmeliyiz.
Rabbim dirlik düzenimizi bozmasın, daha güzel, ferah günler göstersin ülkemize ve tüm müslüman alemine inşallah.
Bu ay ayrıca tespih çekmek isterseniz günde 100 defa:
İlk 10 gün: Subhânallâhi’l-Latîf. İkinci 10 gün: Subhânallâhi’r-Rezzâk Üçüncü 10 gün: Subhânallâhi’l-Azîz
Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiğine göre;Allah’ı zikretmek en büyük ibadettir. Ebedî kurtuluşa ermenin yolu Allah’ı çok zikretmektir.Kalpler, ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur. Onun için mü’minler Allah’ı çok zikretmelidir; sabah akşam, yüceliğine yakışmayan sıfatların Allah’ta bulunmayacağını söyleyip “sübhânallah” diye Onu tesbih etmelidir.
Allah Teâlâ, kendisini çok anan erkek ve kadınlara bir bağışlanma ve pek büyük bir ödül hazırlamıştır.
Allah Teâlâ, kulunun boyun büküp yalvara yakara, derin bir ürpertiyle ve sesini yükseltmeden sabah akşam kendini anmasını ve gafillerden olmamasını ister. Her zaman ve her durumda, ayakta, otururken, yan yatarken bile kulunun kendisini anmasını diler.
Şimdi bu konuda bir de Peygamber Efendimiz’e kulak verelim:
Son Yorumlar