Kitap okumayı seven biri olarak uzun yıllardır üç aylarda daha mübarek günlerin ruhuna uygun kitaplar okumayı tercih ediyorum. Hadi ilk ikisi bir nebze ama Ramazan-ı şerifde sahur beklerken macera romanı veya polisiye vs okumak içinde bulunulan ayın ruhuna çok ters geliyor benim için…
Bu sebeple belki siz sevgili takipçilerim de böyle bir şey düşünüyordur ama bir türlü rayına oturtamıyordur diyerek mübarek üç aylara bir hafta kala kitap listemi yaptım ve sizinle paylaşmaya karar verdim. (İnstagramda daha önce paylaştım, oradan da takip edebilirsiniz.)
Dün akşam filme gittim ve eve gelir gelmez yazayım dedim; sonra yazarım deyip unuttuğum onlarca film olduğu için…
Yılmaz Erdoğan, bu filmde profesyonel(?) dolandırıcıların ağına takılıp para kaptıranları ti’ye almış. Tabi kendi de dolandırı çetesinin başı olduğu için olaylar alttan alttan kendilerine dönüyor, eh boşuna Sazan Sarmalı koymamışlar ismini. :)
Bu yazının aşağıdaki üç paragrafını aylar önce yazmaya başlamış, sonra aman canım kime yazıyorum ki deyip yarıda bırakmıştım. Bir de bunun üzerine zevkle okuduğum bir kitabın içi boş eleştirisini görüp, bir de altındaki “ay çocuk edebiyatı yazmak zaten herkesin işi değil” yorumunu okuyunca (bunu yazanın okuduğu kitaplar da sarah jiodan öteye zor gidiyor) yazmasam mı, tavsiye etmesem mi acaba diye düşünmüş, hatta bir vakit moralim bozuk gezmiştim. Sonra benimle aynı düşüncede olan insanlar ve çocuklar görünce sen bildiğin yolda devam et dedim kendime. Ayrıca yıllardır tavsiyelerimi bir kaç kişinin önem verdiğini zannetsem de öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum ki siz aslında bir kaç kişiden daha fazlasınız. Öyle güzel mesajlar almaya başladım ki, beni şevklendirdi.. Şimdi kaldığım yerden devam ediyorum. Hazır önümüz ara tatilken, çocuklarınız ve kendiniz için alıp okursunuz belki. :)
“…İstersek sizi birçok şeyle hatırlarız. Hayata bakışınızla, çocuğunuzu sevme biçiminizle, ayı seyrederken ağzınızdan dökülen sözlerle, Rabbinize tanıklık etme biçiminizle, giyiminizle, dişlerinizi günde birden çok kere temizlemenizle. Ne kadar çok buradasınız. Siz her varlığın ve her zamanın kalbindesiniz.
Her davranışınız O’na bir yakarıştı. Kâinatın sessizce konuşan en anlamlı diliydiniz. Sizin gibi yaşamaya çalışmamız da bizi daima O’na götürüyor, bize O’nu hatırlatıyor. Siz ne güzel bir hatırlatıcısınız. Siz en güzel müjdeleyensiniz….
Bize ne umut veriyor, biliyor musunuz? Biz de sizin dünyanızda çok önemli olduk. Üzerimize o kadar titrediniz ki. Dualarınızdaydık. Hüzünlerinizde, acılarınızda, şefkatinizde, merhametinizdeydik. Size sonsuz karşılık vermek isteriz ancak bunu yapacak takatte değiliz…
Sizi elimizden geldiğince hayatımıza katmaya çalışıyoruz. Daha çoğunu yapmak isterdik; bu niyete sahibiz.
… Biz zor zamanların çocuklarıyız. Bizden gözlerinizi ayırmayın lütfen. Yaşam tarzınızı yaşam tarzımız kılma gayretiyle size tutunmaya çabalıyoruz, tüm hoyrat ellere rağmen. Biz size tutundukça sizin de bizi tutacağınızı biliyoruz.
Tutun ki düşmesin ruhumuz. Hiçliğin, yokluğun ve karanlığın ellerine düşmesin ve yanmasın ruhumuz.”
Mustafa Ulusoy – Nietzsche ve Babaannem
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler, siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
İclal Aydın eskiden çok güzel tv programları yapardı, severek izler, şiirlerini buğulu gözlerle dinlerdim. Ara ara yazılarını okusam bile neden bilmem hiç kitabını alıp okumamıştım. Bir Cihan Kafes’i yayınlandığı zaman almak istemiş olmama rağmen unutup geçmişim. Onun devam kitabını olan Unutursun’u ise bir kaç kişiden güzel olduğun paylaşımını okuyunca ikisini bir aldım.
Nemden yapış yapış olduğumuz, aşırı sıcaklardan dışarı çıkasımızın olmadığı günlerden merhaba! :)
Hava muhalefeti nedeni ile yeni tarif denemek gibi bir düşüncem de olmuyor, daha doğrusu bazen serin tatlılar yapmak gibi düşüncem olsa bile icraat olmuyor. Günlerim yatmak (yattığım yer ısınınca,başka koltuğa geçmek), LifeTime kanalında ev ve bahçe yenileme programları izlemek, kitap okumak ve bazı akşamlar hint filmi izleyerek geçiyor. Her izlediğim film sonrası da bunu bloga yazsam iyi olur deyip, o işi de erteleyip sadece instagram hikayesinden paylaşmakla kalıyordu, bir haftadır oraya da hiç bakmadığı için oturup filmleri yazayım dedim.
Etkisinden uzun süre çıkamadığım bu filmi mutlaka ama mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. Çoluk çocuk ailece rahatlıkla izleyebilirsiniz. Özellikle anne/baba veya eğitimci iseniz iki kere bile izleseniz olur! ;)
Bugün tarif veya iftar menüsü yerine bu mübarek günlerde çok daha fazla ihtiyacımız olan bir kitap tavsiye ile geldim huzurlarınıza. Aslında kitabı okumaya başladığım ilk günlerden itibaren instagram hikayelerimde defaatle paylaşıp, tavsiye ettim ama buraya yazmadığımı az önce fark ettim.
Nouman Ali Khan’ı şuan hatırlamadığım bir vesile ile facebook üzerinden takibe almıştım uzun zaman önce. İnsanı kendine getiren, samimi bir dili var. Sohbetlerinden oluşturulmuş kısa videolarını, yazılı paylaşımlarını severek takip ediyorum. Geçtiğimiz yıl kitabı çıkınca hemen almak istedim ama daha almaya fırsat olmamışken Abdurrahman ağabeyimin kendi için aldığı kitabı gördüm ve el koydum. :) Ondan sonra da pek çok arkadaşıma kitaptan hediye ettim ve etmeye devam ediyorum.
Bu kitap okuyup, kenara kaldıracağınız bir kitap değil asla. Döne döne okuyup, içselleştirmeye ihtiyacımızın olduğu, sürekli elimizin altında olması gereken, güncelliğini asla yitirmeyen türden, üslubu ile sıkmayan, altı çizilecek pek çok cümlesi olan bir kitap.
Kitap okumayı sevenlerin pek çoğuna olduğu gibi bana da zaman zaman okuyamama hali gelir; lakin bu halde dahi bir sayfa dahi olsa okumaya çalışırım. Hiç bir kitabı elime alamıyor olsam bile üye olduğum “bir yudum kitap” maillerimi okuyarak vicdanımı rahatlatırım. :)
Hazır lafı geçmişken bahsedeyim, bir yudum kitap her sabah mailinize düşen bir güzellik hareketi. Günümü aydınlatan güzel bir paragraf sonrası her gün farklı bir kitaptan pasajlar içeren mail zinciri. Tek yapmanız gereken buradan mail yoluyla abone olmanız. Sonra siz de benim gibi kitap severseniz gözünüzü ilk açtığınızda mailinize bakıyor olacaksınız..
Bahara ve nisana yakışan güzel bir günden merhaba! :)
Geçtiğimiz hafta bugün, havanın tek güneşli olacağın gündü ve ben de belki bir daha gezmeye fırsatım olmaz diyerek bir günün içine bir demet hızlandırılmış İstanbul turu sıkıştırdım. Sabah Aysultanla beraber Çengelköy Çınaraltı’na inip kahvaltımızı yaptık. Sahilde oturup boğazı temaşa ettikten sonra öğle ezanına yetişmek üzere Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’ne geçtik. Namazı beklerken biraz da Üsküdar sahilini dolandık. Namaz sonrası Eminönü’ne kıyısına geçip, Sultanahmet’e çıktık tramvayla…
Tam iki filmden sonra iki kitap tavsiye edeyim yazarken aklıma geldi ki aslında üç kitap olması gerekiyordu. Çünkü taze biten iki kitabın hemen öncesinde yine tadı damağımda kalan bir kitap daha okumuştum… Ancak şöyle diyebilirim üç kitap iki yazar. :)
Mustafa Kutlu’yu çok sevdiğimi beni yakından takip edenler hatırlayacaktır diye tahmin ediyorum. Kitap siparişi verirken en az bir kitap muhakkak onun hikayelerinden olur. Bu sefer iki kitap almıştım ve ikisini de ayrı ayrı çok sevdim. “İyiler Ölmez” yazarın son çıkan kitabı. İlk önce kapak tasarımı ile kalbimi fethetti sonra hikayesi ile. Farklı sebeplerle aynı kasabada yolları kesişen dört iyi insanı anlatıyor ve bittiğine üzülüyorsunuz. Okurken ise iyi insan olmak hiç de zor değil, ne güzel şeyler yapıyorlar derken bir yandan da bu insanların artarak çoğalması için dua ediyorsunuz.
Bugün ailece izleyebileceğiniz iki güzel ve keyifli film tavsiyem var. Bazen izleyip de keyif aldığım fimleri tavsiye etmeyi unutuyorum, bu sebeple üzerinden fazla zaman geçmeden paylaşayım ki henüz tatil bitmeden belki sizler de izlersiniz..
Bir gün yurtta film izlemek istedim ve arama motoruna film türü değil de nedense “içinde kedi geçen filmler” yazdım. Dokuz Canlı Bay Tüylü o zaman karşıma çıktı fakat bağlantıdan dolayı izleyememiştim. Tatile geldiğimde kardeşime kalmaya gittim ve Burçin’le birlikte keyifle izledik.
Her ne kadar içinde kedi/kediler bulunan bir film olsa da zannetmeyin ki sadece kediler üzerine bir film. Kedileri sevmeyen, işkolik ve bu sebepten ailesine yeteri kadar zaman ayıramayan bir adamın hikayesini anlatıyor film. Ailece izlenebilecek, hem eğlenceli hem de ders çıkartabileceğimiz güzel bir film.
Son Yorumlar